"Yol, medeniyetin aynasıdır." der büyüklerimiz. Peki bu aynada yansıyan, can güvenliğimizse? Aliağa’nın ortasından geçen İzmir-Çanakkale yolunda, yıllardır tartışılan bir mesele var: Hız sınırı ve trafik güvenliği.
Bir şehir büyürken, beraberinde bazı sorumlulukları da büyütür. Aliağa bugün bir sanayi kenti olmasının yanında, hızla gelişen ve nüfusu artan bir yerleşim merkezidir.
Aliağa'yı ortadan ikiye bölen İzmir-Çanakkale yolu, yıllar yılı boyunca meskun mahal içinde kaldı. Bu yolun, Devlet Hastanesi yol ayrımındaki Meskun Mahal levhasından başlayıp Plaj Kavşağı’nı geçtikten sonra yer alan çıkış levhasına kadar olan bölümü, yıllardır hız sınırı açısından tartışma konusu oldu.
Ama aslında tartışmaya mahal yok: Kanun açık, yönetmelik açık. Meskun mahalde hız limiti 50 km/s’tir. Bu hız limiti sadece bir tabela meselesi değildir; bu bir bilincin, bir kültürün ve bir sorumluluğun göstergesidir. Sürücü belgesi alan her vatandaş, meskun mahal levhasını gördüğü andan itibaren hızını 50 km’ye düşüreceğini bilmek zorundadır. Yasa budur.
Zamanında, 2006’lı yıllarda, dönemin Belediye Başkanı Tansu Kaya, Karayolları uhdesinde olmasına rağmen, kaza oranlarını azaltmak adına kendi inisiyatifiyle kavşak düzenlemelerine gitmişti. Aliağa halkının canını ve malını düşünerek yapılan bu müdahaleler sayesinde kaza oranlarında hissedilir bir düşüş yaşanmıştı. O dönemde bile bazı çevrelerce eleştirilen bu hizmetin, bugün ne kadar yerinde olduğu ortadadır.
Aynı şekilde, 2021 yılında Belediye Başkanı Serkan Acar da, eski garajlar bölgesindeki trafik sıkışıklığını çözmek ve mevcut kazaları en aza indirmek amacıyla köprülü kavşak ve yayaların güvenli geçişi için alt geçit inşa ettirmiştir. Bu tür yatırımlar, yalnızca yolları değil, zihinleri de düzene sokar.
Peki şimdi ne oluyor?
Karayolları tarafından geçtiğimiz günlerde bu yola 50 km hız sınırı levhaları yerleştirildi. Ancak bazı sürücüler bu gelişmeye tepki gösterdi. Sanki bu yol bugüne kadar 50 km değilmiş gibi…
Efendiler, yıllardır bu yolda meydana gelen kazalarda kusur tespiti yapılırken hız sınırı 50 km üzerinden değerlendirildi. Yani mesele levhanın varlığı değil, zihindeki bilincin eksikliğidir.
Aliağa İlçe Emniyet Müdürlüğü ise yol kullanıcılarını can ve güvenliği için bu hız tahdit levhalarının ardından denetimleri sıklaştırdı. Elbette bu da birilerini rahatsız etti. Ama unutmayalım: Rahatsızlık değil, rahatlık tehlikelidir. 50 km ile giden bir araç yaklaşık 30 metrede durabilirken, 100 km ile giden bir araç için bu mesafe 93 metreye çıkar. Bu rakamlar, istatistik değil; yaşanmış can kayıplarının sayısal karşılığıdır.
Bugün Aliağa’nın yol kenarlarında irili ufaklı işletmeler çoğalıyor, konutlar artıyor, yaya trafiği her geçen gün yoğunlaşıyor.
Bir yaya, bir çocuk, bir aile… Her gün bu yolları kullanıyor. Hız limiti ihlali, sadece ceza değil, potansiyel bir can kaybıdır.
Bu yolda yürüyen bir çocuğun, karşıya geçmeye çalışan yaşlı bir teyzenin canı, birilerinin birkaç dakika erken gidecek diye bastığı gazın kurbanı olmamalı.
Şimdi soruyorum size: Bir yaya mı yavaş yürümeli, yoksa araç mı yavaş gitmeli?
Karayolları Genel Müdürlüğü, bu sınırları keyfi olarak koymuyor. Hız limitleri; yolun fiziksel yapısı, kavşak yoğunluğu, kaza istatistikleri, trafik akışı ve en önemlisi insan hayatı dikkate alınarak belirlenir. Bu bir mühendislik meselesidir. Ama aynı zamanda vicdan meselesidir.
Unutmayın, güvenli sistem yaklaşımında amaç şudur: Hata olabilir, ama bu hata ölümle sonuçlanmamalıdır. Bu yüzden hız sınırlamaları, insan bedeninin dayanabileceği kuvvet hesap edilerek belirlenir.
Sonuç mu?
Hız sınırı bir ceza değildir, bir korumadır. Bu şehirde yaşayan herkes için. Belki zaman kaybettirir ama hayat kurtarır. Şehirler yol genişliğiyle değil, yol kültürüyle büyür. Aliağa büyürken, bilinç de büyüsün.
Unutmadan trafik yoğun olacak diyorsunuz ya 50 Km Hıza uygun Trafik ışıklarına Yeşil dalga sisteme geçerse yoğunluk olmaz
50 kilometre hız sınırı bu yolun geçmişidir, bugünüdür, geleceğidir. Gerisi lafügüzaf.