Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde yapılan son seçimler, tarihe sadece bir “sandık günü” olarak değil, Kıbrıs Türklüğünün kaderini sorgulatan bir dönüm noktası olarak geçecektir.
Katılım oranı, Cumhuriyet tarihinin en düşük seviyelerinde kalmış; halkın büyük bir bölümü sandığa gitmemiştir.
Bu tablo, Kıbrıs Türk halkının mevcut siyasi düzene duyduğu güvensizliği ve “federasyon” gibi tehlikeli projelere karşı sessiz bir tepkisini açıkça ortaya koymaktadır.
Bu Katılım Kıbrıs Türkünü Temsil Etmiyor
Kıbrıs’ta ortaya çıkan bu sonuç, Ada’daki milli iradenin güçlü bir şekilde yansıtılamadığını göstermektedir.
Kıbrıs Türkü’nün kaderi, bu kadar düşük bir katılımla belirlenemez.
Seçim sonuçları, Yüksek Seçim Kurulu tarafından ilan edilmiş olsa da, bu tablo meşruiyet tartışmasını beraberinde getirmiştir.
Kıbrıs Türk halkı, ne Rum tarafının tahakkümünü ne de Avrupa Birliği’nin “federasyon” tuzağını kabul etmektedir.
O nedenle, KKTC Parlamentosu acilen toplanmalı, seçim sonuçlarını yeniden değerlendirmeli ve açık bir irade beyanında bulunmalıdır:
Kıbrıs Türkü’nün geleceği, federasyonda değil, Türkiye Cumhuriyeti ile tam entegrasyondadır.
Bahçeli’den Tarihi Çağrı: “Türkiye’ye Katılma Kararı Alınmalı”
Seçimlerin ardından Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, tarihi bir açıklama yaparak milli vicdana tercüman olmuştur.
Bahçeli şu ifadeleri kullanmıştır:
“KKTC’de yapılan seçimin sonuçları, çok az bir katılımla gerçekleşmiştir.
Kıbrıs Türklüğünün kaderi bu katılımla temsil edilemeyecek durumdadır.
Seçim sonucu, seçim kurulu tarafından açıklanmış olsa dahi KKTC Parlamentosu acilen toplanmalı, seçim sonuçları ve federasyona dönüşün kabul edilemeyeceğini ilan etmeli ve Türkiye Cumhuriyeti’ne katılma kararı almalıdır.”
Bu açıklama, sadece bir siyasi görüş değil, Türk milletinin Doğu Akdeniz’deki varoluş manifestosudur.
Bahçeli’nin bu çağrısı, Kıbrıs meselesinde artık yeni bir dönemin kapısını aralamaktadır:
“İki devletli çözüm” hedefinden “tek yürek, tek vatan” anlayışına geçişin eşiğindeyiz.
Federasyon Tuzağına Karşı Milli Duruş
Rum yönetimi, seçim sonucunu fırsat bilerek yeniden federasyon müzakerelerini gündeme taşımaya çalışmaktadır. Ancak federasyon, Kıbrıs Türkü’nün özgürlüğünü değil, Rum egemenliği altında eritilmesini hedeflemektedir.
Bu nedenle Kıbrıs Türk halkı, Türkiye’nin garantörlüğünden ve askeri varlığından asla vazgeçmemelidir.
Türkiye’siz Kıbrıs olmaz, Kıbrıs’sız Türkiye eksik kalır.
Mavi Vatan’ın Kalbi Kıbrıs’tır
Unutulmamalıdır ki Kıbrıs, Mavi Vatan’ın stratejik merkezidir.
Kıbrıs’ın Türkiye ile tam entegrasyonu, Doğu Akdeniz’deki enerji, savunma ve deniz yetki alanlarında Türkiye’ye tarihî bir güç kazandıracaktır.
Ersin Tatar döneminde temelleri atılan iki devletli çözüm ve Mavi Vatan uyumu, bu bütünleşme sürecinin zeminidir.
Seçim sonrası oluşan belirsizlik ortamında bu vizyonun zayıflaması, Türkiye’nin denizlerdeki milli menfaatlerine doğrudan darbe anlamına gelir.
Sonuç: Artık Karar Zamanı
Bugün Kıbrıs Türkü önünde iki yol vardır:
Ya federasyon masasında Rum çoğunluğunun gölgesinde kimliğini yitirecektir,
ya da Anavatan Türkiye ile kader birliği yaparak tam egemenliğini koruyacaktır.
Devlet Bahçeli’nin çağrısı, tarihî bir dönüm noktasıdır.
Artık temenniler değil, kararlar zamanı gelmiştir.
KKTC Parlamentosu, Kıbrıs Türkü’nün tarihî iradesini yansıtmalı ve bu milli davada bir kez daha dünyaya haykırmalıdır:
“Biz Türkiye’yiz, biz Türk milletiyiz, biz Mavi Vatan’ın kalbiyiz!”

