Türkiye’nin gündeminde uzun süredir bir "100 İl" tartışması var. Hangi ilçenin il olacağı, plakanın kaç olacağı, hangi binanın valilik olacağı konuşulup duruyor.
Ancak bu tartışmaların gürültüsü arasında, asıl konuşmamız gereken "nasıl" sorusunu ıskalıyoruz.
Ben bugün sizlere sadece bir ilçe isminin değişip il olmasından değil, coğrafyanın, suyun ve ekonominin dikte ettiği, bilimsel bir zorunluluktan bahsetmek istiyorum: Bakırçay İli.
Yıllardır bu coğrafyayı, Kuzey Ege’yi gözlemliyorum. Bergama’nın bereketini, Aliağa’nın enerjisini, Foça ve Dikili’nin maviliğini, Kınık’ın emeğini... Hepsi ayrı birer değer gibi dursa da, aslında hepsi tek bir damarın, Bakırçay Havzası’nın parçaları.
Bugüne kadar idari sınırlar hep masalarda, cetvellerle çizildi. Oysa doğa bize başka bir sınır çiziyor. "Su"yun akış yönü, aslında medeniyetin ve kalkınmanın da akış yönüdür. İşte bu yüzden, kurulacak yeni bir ilin temel felsefesi "Havza Yönetim Modeli" olmalıdır.
Nedir bu model?
Bakırçay Nehri’nin doğduğu yerden denize döküldüğü yere kadar olan tüm toprakların, tek bir idari otorite, tek bir planlama aklıyla yönetilmesidir.
Hayalimdeki Bakırçay İli haritası net: Bergama, Dikili, Kınık, Foça ve Aliağa.
Bu birliktelik, Türkiye’de örneği olmayan bir "kader birliğini" beraberinde getirecektir. Bakırçay Nehri’nin kirliliğiyle mücadele ederken "o ilin yetkisi bitti, bu ilinki başladı" bürokrasisine takılmadan, suyun kaynağındaki Kınık ile denize döküldüğü Çandarlı Körfezi’ni aynı valilik, aynı vizyonla koruyabiliriz. Tarımsal sulamayı havza bazlı planlayıp, kuraklığa karşı tek yumruk olabiliriz.
Peki bu yeni yapının kalbi neresi olmalı?
Burada duygusallığı bir kenara bırakıp, ekonomik gerçeklere bakmak zorundayız. Bergama tarihimizin başkenti, başımızın tacıdır; ancak yeni dünyanın kuralları ekonomik gücü işaret ediyor.
Bu yüzden yeni ilin merkezi, tartışmasız Aliağa olmalıdır.
Aliağa; limanları, rafinerisi, devasa sanayi tesisleri ve lojistik kabiliyetiyle sadece bölgenin değil, Türkiye’nin en önemli ekonomik motorlarından biri. Aliağa’nın ürettiği katma değer, bu yeni ilin "finansman kaynağı" olacaktır. Aliağa’nın "Merkez İlçe" olduğu bir yapıda; sanayiden elde edilen güç, Bergama ve Kınık ovalarının tarımına, Foça ve Dikili’nin turizmine can suyu olacaktır.
Düşünün; Bir yanda Aliağa gibi bir sanayi devi, diğer yanda UNESCO mirası Bergama, öte yanda turizm cennetleri Foça ve Dikili... Sanayi, Tarım ve Turizm. Bu üçlü sacayağının, "Bakırçay" adı altında tek bir ilde toplandığını hayal edin. Kendi kendine yeten, suyunu kendi yöneten, ekonomisini kendi finanse eden bir "Süper İl"den bahsediyoruz.
Mesele sadece tabelaları değiştirmek, kaymakamlık tabelasını indirip valilik tabelası asmak değil. Mesele; sınırları suyla, ekonomiyi akılla, geleceği vizyonla çizmektir.
Bakırçay Havzası, idari olarak da birleşmeyi hak ediyor. Kuzey Ege’nin potansiyeli ancak böyle bir "Bütünleşik Havza İli" modeliyle açığa çıkar.
Umarım Ankara’daki karar vericiler, haritaya bakarken sadece ilçelerin nüfusuna değil, suyun akışına da bakarlar.
Çünkü su, yolunu er ya da geç bulur; biz o yolu şimdiden açalım.

