İmmüno onkoloji ile kanser tedavisinde yeni bir çağın kapıları açılıyor!

  İmmüno onkolojinin kanser tedavisine getirdiği yenilikler konulu seminer Prof

İmmüno onkoloji ile kanser tedavisinde yeni bir çağın kapıları açılıyor!
Editör: Aliağa Medya
04 Aralık 2017 - 18:07


 

İmmüno onkolojinin kanser tedavisine getirdiği yenilikler konulu seminer Prof.Dr. İsmail ÇELİK, Prof.Dr. Başak Oyan ULUÇ, Prof. Dr. Umut DEMİRCİ, Kanserle Mücadeleyi Destekleme Derneği Başkanı Mevlüt YILMAZ ve  Adader Derneği, Kansersiz Yaşam Derneği, Gülmek İyileştirir Derneği, Kanserle Mücadelede Bir Umut Işığı Derneği, Yalova Kanser Hastaları Derneği, Rize Kanserle Mücadele ve Yaşam Derneği, Genç Birikim Derneği, Pembe Hanım Derneği, Kansev Derneği, Kanserle Dans Derneği ve Uludağ Onkoloji Dayanışma Derneği'nin katılımlarıyla İstanbul WOW Otelde gerçekleşti.

Onkolojide Yeni Tedavi Yaklaşımları ve İmmüne-Onkolojik Tedaviyi Prof.Dr. İsmail ÇELİK, İmmüno Onkoloji'nin Temel Prensipleri ve Etkili Olduğu  Tümör Tiplerini Prof.Dr. Başak Oyan ULUÇ ve Hasta Gözüyle İmmüno-Onkoloji'ye Bakışı Prof. Dr. Umut DEMİRCİ değerlendirdi. İnteraktif oturum ile de Hasta Derneklerinin Görüşleri değerlendirildi.

İmmüno onkoloji ile kanser tedavisinde yeni bir çağın kapıları açılıyor! diyen Mevlüt YILMAZ; Bilim adamları, uzun yıllardır bağışıklık sisteminin kanserle savaşabilmesi konusunda çeşitli araştırmalar yapmaktadırlar. Ancak, bu araştırmaların sonucunda, daha önce sınırlı tedavi seçenekleri olan kanser hastalarında uzun süre etkili olan ve fayda sağlayabilen immüno-onkolojik tedavi (bağışıklık sistemini kullanan) olanağı ve ilaçların ortaya çıkması oldukça yeni bir durumdur.  Bu yeni tedavi şekilleri kanser tedavisinde “ büyük bir buluş” olarak kabul edilmekte ve pek çok kanseri tedavi yöntemini de kökten değiştirebilme potansiyeli sunuyor.

İmmüno-onkoloji nedir?

Bağışıklık sistemi, vücudun doğal savunma sistemidir. Bu sistem sizi enfeksiyonlardan, kanserden ve diğer hastalıklardan korumak amacıyla organlardan, hücrelerden ve çeşitli özel vücut salgılarından oluşmaktadır. Vücudunuza dışarıdan yabancı bir organizma, örneğin bir mikrop, girmesi halinde, bağışıklık sistemi bunu tanır, saldırır ve size zarar vermesini engeller. Bu olaya “ immün (bağışıklık) yanıt” adı verilmektedir. Kanser hücreleri, vücudun normal hücrelerinden farklı yapılara sahip olduklarından, bağışıklık sistemi kanserli hücreleri tanıyabildiği takdirde, aynı şekilde savaşır. Ancak, kanser hücreleri çoğu zaman kendilerini “normal hücreler” gibi gösterebilme özelliklerine sahiptirler ve bu nedenle bağışıklık sistemi onları tehlikeli olarak tanıyamayabilir. Buna ek olarak, tıpkı virüsler gibi, zaman içerisinde yapılarını değiştirebilme (mutasyon) özelliğine sahiptirler ve bu da bağışıklık sisteminden kaçışlarını kolaylaştırır. Ayrıca, doğal gelişen bağışıklık sistemi yanıtı, kanser hücrelerinden tamamen kurtulabilmek için yeterli olmayabilir. İşte, İmmüno-onkolojik tedaviler, bağışıklık sistemimizi aktif hale getirip, çalıştırarak kanser hücrelerinin tanınıp, yok edilebilmesini sağlamaktadırlar.

Immuno-onkolojik tedavilerin diğer tedavilerden farkı; tedaviler tümörün kendisini değil, vücudun bağışıklık sistemini hedef almaktadır. Bağışıklık sisteminin kanser hücrelerini seçici bir şekilde tanımasına ve ortadan kaldırmasına yol açarlar. Bağışıklık sisteminde uzun süreli bir “ hafıza” oluştururlar, bu nedenle zaman içinde kanserin sürekli kontrolüne ve bu yolla da uzun süreli ve kalıcı tümör yanıtlarına ve sağkalım oluşmasına neden olurlar.

Bu tedavilerin son derece heyecan uyandırıcı etkisi nedeniyle, daha önceden çok kötü gidişata sahip kanserli hasta gruplarında bile uzun süreli, kalıcı ve kaliteli bir yaşam olasılığı ilk defa gündeme gelmektedir. Ayrıca, bu tedavilerin yan etkileri, diğer pek çok kanser tedavisiyle karşılaştırıldığında çok daha kolaylıkla baş edilebilecek yan etkilerdir. Bu yüzden, İmmüno-onkolojik tedavilerin hastaların günlük hayatlarına, işlerine devam etmelerine olanak sağlamak anlamında oldukça önemli bir olumlu katkısı da bulunmaktadır.

 

 

Kötü huylu tümöre karşı "immuno-onkolojik" tedavisi

Kansere neden olan kötü huylu tümörler, vücudun kendi bağışıklık sistemine ait hücrelerin kuvvetlendirilmesi esasına dayanan "immuno-onkolojik" tedaviyle yok edilecek.

Kanser tedavisinde yeni uygulanmaya başlanan, bağışıklık sisteminin kuvvetlendirilmesi esasına dayanan "immuno-onkoloji" yöntemiyle, kötü huylu tümörler yok edilecek. Yeni tedavi yönteminde ilaç, hastanın kendisi olacak.

 

Hacettepe Üniversitesi (HÜ) Kanser Enstitüsü Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. İsmail Çelik, kanser tedavisinde her geçen gün bilimsel yeni tedavi seçenekleriyle mücadele edilmeye başlandığını söyledi.

 

Yeni tedavi yaklaşımları içinde başarı elde edilen bağışıklık sistemine yönelik "immuno-onkolojik" tedaviden olumlu sonuçlar elde edildiğini belirten Çelik, bu yöntemle kanser tedavisinde önemli yol katedildiğini vurguladı.

 

Her insanın vücudunda her gün bir milyon kanser hücresi oluştuğunu anlatan Çelik, "Bu hücrelerle vücudumuzdaki savunma hücrelerimiz savaşıyor ve kanser hücrelerini yok ediyor ya da bu imalat hatası olan hücreler, 'hücre intiharı' da diyebileceğimiz apoptoz yoluyla ölüyor. Savunma hücrelerinin işlevini gereği gibi yerine getiremediği ve kanser hücrelerinin çoğalmaya devam ettiği noktada kanser oluşabiliyor. Oluşan kanser hızla yayılabiliyor ve sonunda da 'metastaz' dediğimiz son evreye geliniyor" dedi.

 

Akciğer kanserinde tedavi başarısı yüzde 80

Akciğer kanserinde son tedavi yöntemlerini açıklayan Türk Tıbbi Onkoloji Derneği Genel Sekreteri Prof. Dr. Başak Oyan Uluç, kişiye özel tedaviler ve immünoterapi ile artık başarının yüzde 80’lere ulaştığını ifade etti.

Hem erkeklerde hem kadınlarda kansere bağlı ölümlerin en sık nedeninin akciğer kanseri olduğunu belirten Prof. Dr. Başak Oyan Uluç, “Akciğer kanseri dünyada hem kadınlarda hem de erkeklerde en sık görülen ikinci kanser türü. Türkiye’de erkeklerde en sık görülen kanser türü akciğer kanseriyken, kadınlarda ise akciğer kanseri beşinci sırada yer alıyor. Bunda, Türkiye’nin en çok sigara içilen ülkelerden biri olması büyük bir etken” dedi.

 

Türkiye tedavide dünya standartlarında

Türkiye’nin dünyanın biraz gerisinde kaldığını belirten Prof. Dr. Başak Oyan Uluç, tedavi açısından ise dünya standartlarında olduğunu vurguladı. Prof. Uluç, akciğer kanseri tedavisinde son dönemde elde edilen gelişmeleri şöyle özetledi:

“Son yıllarda akciğer kanseri alanında çok önemli ilerlemeler kaydedildi. Akciğer kanseri tedavi kararında hastaları eskiden küçük hücreli ve küçük hücreli olmayan diye ikiye ayırmak yeterliydi. Bu iki gruptan birine dahil olan her hastaya aynı tedaviyi verirdik, yani farklılaştırılmış, kişiye özel bir tedavi anlayışımız yoktu. Ama son yıllarda gördük ki, çok farklı akciğer kanseri tipleri var. Ayrıca bir hücrenin tümörleşmesine sebep olan genetik bozukluklar var; bunlara mutasyonlar diyoruz. Tümörde saptadığımız mutasyonlara göre bunları hedefleyen farklı tedaviler vermek yoluyla daha başarılı noktalara ulaştık” dedi.