İZSU Genel Müdürü Erdoğan: Tasarruf uygulamaları kentin su güvenliğini ayakta tutuyor
Editör: Aliağa Medya
06 Aralık 2025 - 22:48
“İzmir’in Su Sorunları Paneli”nde uzmanlar kuraklık, içme suyu yönetimi ve iklim krizinin kente etkilerini masaya yatırdı. Kentteki su kaynaklarının durumunu ve alınan acil önlemleri paylaşan İZSU Genel Müdürü Gürkan Erdoğan, Tahtalı ve Gördes barajlarındaki kritik seviyelere rağmen İzmir’in susuz bırakılmadığını vurguladı. Erdoğan, kuyuların yenilenmesi, Sarıkız ve Güzelhisar’dan sağlanan ilave debiler, gece kesintileri ve tasarruf uygulamalarının kentin su güvenliğini ayakta tuttuğunu ve yaklaşık 25 milyon metreküp ilave su kaynağı yaratıldığını açıkladı.
TMMOB (Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği) İnşaat Mühendisleri Odası İzmir Şubesi’nin düzenlediği “İzmir’in Su Sorunları Paneli”, Tepekule Kongre Merkezi’nde yapıldı. Panele İZSU Genel Müdürü Gürkan Erdoğan, İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) İzmir Şubesi Başkanı Bengi Atak, İMO İzmir Şubesi yönetim kurulu üyeleri, İZSU bürokratları, akademisyenler ve uzmanlar katıldı. Panelin ikinci ve üçüncü oturumunda ise kentin içme suyu sistemi, iklim krizi, tarihi su yapıları ve sürdürülebilir su yönetimi üzerine kapsamlı değerlendirmelerde bulunuldu.
“Tahtalı Barajı’nın ömrünü uzattık”
Panelin ilk oturumunda konuşan İZSU Genel Müdürü Gürkan Erdoğan, İzmir içme suyu sisteminin mevcut durumunu ve 2025 yılı kuraklığına karşı yürütülen çalışmaları anlattı. Erdoğan, su arz güvenliğini güçlendirmek için hem acil önlemlerin hem de uzun vadeli stratejik yatırımların devrede olduğunu vurgulayarak, “Son yıllarda yüzeysel su kaynaklarında ciddi bir daralma yaşanıyor. Gördes Barajı artık tamamen tükenmiş durumda. Balçova Barajı küçük bir baraj ve o da fiilen boşaldı. Tahtalı Barajı’nda ise yaklaşık 3 milyon metreküp su kaldı. Buna rağmen İzmir’e kesintisiz su vermeyi sürdürüyoruz. Çünkü sıkça dile getirildiği gibi ‘İzmir’in 10 günlük suyu kaldı’ gibi hesaplar gerçeği yansıtmıyor. Bu hesaplar, barajdan her gün aynı miktarda su aldığımız varsayımına dayanıyor. Oysa biz yüzeysel kaynaklarımızı çok dengeli ve kontrollü biçimde kullanıyoruz. Kamuoyunda en çok sorulan sorulardan biri şu: ‘Neden yaz aylarında saat 23.00–05.00 arasında kesinti uyguladınız?’ Bu zaman dilimi, bizim su yönetimimizi optimize eden kritik bir araç oldu. Bu saatlerde talep çok yüksek olduğu için hattı korumak, basıncı dengelemek ve barajdan çektiğimiz suyu azaltmak adına planlı bir uygulama gerçekleştirdik. Gece saatlerinde tüketim düştüğünde büyük depolarımızı doldurduk; gündüz saatlerinde ise bu depolardaki suyu kullanarak barajların daha dengeli tüketilmesini sağladık. Bu sayede Tahtalı Barajı’nın ömrünü ciddi biçimde uzattık” dedi.
Kaçak kuyulara dikkat çekti
Kent için büyük önem taşıyan Sarıkız kaynaklarında şu anda saniyede yaklaşık 2 bin 500 litre su elde ettiklerini aktaran Erdoğan, “Bu kaynaklarımız il sınırları dışında olsa da, suyu arıtıp kent merkezine taşıyoruz. Su Kurulu’nun toplandığı dönemden itibaren ekiplerimiz bu bölgede 11 kuyuyu yeniledi. Bu kuyular İzmir’in su güvenliği açısından kritik bir katkı sağlıyor. Ancak tüm bu çabalara rağmen bölgede ciddi bir kaçak kuyu sorunu var. Gördes Barajı’ndan yıllardır sulama yapılamaması nedeniyle bölgede kaçak açılan kuyular hızla arttı. Bugün İzmir çevresinde ruhsatsız şekilde açılmış çok sayıda kuyu bulunuyor. Oysa bir sondaj kuyusunun açılabilmesi için DSİ’den izin alınması zorunlu. Ruhsatsız kuyular yer altı suyunun hızla düşmesine ve bizim kaynaklarımızın verim kaybetmesine neden oluyor” diye konuştu.
Yeni su kaynakları yaratılırken su tasarrufu sağlandı
Halkapınar’da sisteme dahil olmayan kuyuları devreye aldıklarını ve üç yeni kuyu daha açtıklarını, Güzelhisar Barajı’ndan saniyede 600 litre suyu Menemen–Buruncuk hattı üzerinden kent merkezine taşımaya başladıklarını aktaran Erdoğan, su tüketiminde kademesi olmayan tüm abone gruplarına kademe uygulaması getirdiklerini nisan–eylül döneminde yaptıkları değerlendirmede toplam su tüketiminde yaklaşık yüzde 12 oranında azalma görüldüğünü aktardı. Haziran ayından itibaren, ana hattın hayati noktaları hariç, tüm park-bahçe sayaçlarını devre dışı bırakarak bu alanlarda su tüketimini minimum seviyeye indirdiklerini anlatan Erdoğan, tüm bu çalışmalar sayesinde yaklaşık 25 milyon metreküp ilave su kaynağı yaratıldığını açıkladı. Aralık, ocak ve şubat aylarındaki yağışların önemine değinen Erdoğan, mevcut kuyuların büyük bölümünde verim düşüklüğü olduğunu, yenilenmesi için DSİ’den talepte bulunduklarını söyledi. Sarıkız Terfi İstasyonu’nu da yenilediklerini belirten Erdoğan, uzun vadede gri su sistemleri üzerinde de çalıştıklarına dikkat çekti.
Düvertepe ve Başlamış Barajı İzmir için çok önemli
Hazırlanan tüm master planlara ve geçmiş yıllardaki su yönetimi projeksiyonlarına bakıldığında böylesine sert bir kuraklık senaryosu öngörülemediğinin altını önemle çizen İZSU Genel Müdürü Erdoğan, “Örneğin İstanbul’a 6 farklı ilden su taşınıyor ve 20 milyonluk kente bu şekilde su sağlanıyor. Benzer bir yaklaşım İzmir için de düşünülebilirdi, çünkü kuraklık ihtimali her zaman var. Bugün yaşadığımız tablo, su yönetiminde bölgesel risklerin ne kadar kritik olduğunu bir kez daha gösteriyor. Eğer barajları konuşuyorsak, mutlaka Düvertepe Barajı’nı başlangıç noktası olarak ele almak gerekir. Çünkü bu barajlar çok büyük hacimli yapılar. Tahtalı veya Gördes ile kıyaslanabilecek ölçekteler. Zaman zaman Çamlı, Bostanlı veya Değirmendere barajları üzerinden tartışmalar açılıyor. Elbette bu barajların yapısal özellikleri ve bulundukları bölgeler açısından önemli işlevleri var. Ancak sonuçlara ve rezerv hacimlerine baktığımızda tablo çok net. Bostanlı Barajı, İzmir’in yalnızca 3–4 günlük su ihtiyacına karşılık gelebilecek büyüklükte. Çamlı Barajı ise yaklaşık 8–9 günlük su sağlayabilecek rezerv kapasitesine sahipt. Bu nedenle Çamlı Barajı özellikle Yarımada bölgesinde yaşanan su kısıtını karşılamak adına elbette değerlidir fakat İzmir’in bütününe hizmet eden büyük ölçekli kaynaklar değildir. İzmir için kritik anlam taşıyan, gelecekte kesinlikle konuşmamız gereken iki baraj vardır. Düvertepe Barajı ve Başlamış Barajı. Bu iki baraj, kentin uzun vadeli su güvenliği açısından asıl belirleyici potansiyele sahip yatırımlardır” dedi.
“İzmir’de kayıp kaçak oranı yüzde 25’de”
Gelen sorulara da cevap veren İZSU Genel Müdürü Gürkan Erdoğan , su kayıp ve kaçak oranları ile ilgili de bilgi verdi. Bu oranın kent merkezinde yüzde 24,9, İzmir genelinde ise yüzde 25,8 seviyesinde olduğunu, son bir yılda özellikle kent merkezinde belirgin bir iyileşme sağlandığını aktaran Erdoğan, şunları söyledi:
“Bu oran Türkiye ortalamasıyla ve uluslararası göstergelerle karşılaştırıldığında oldukça iyi bir seviyedir. Nitekim Avrupa Birliği ortalaması da %25 civarındadır. Bakanlığın 2028 hedefi tüm idarelerin %25’in altına inmesidir. Şu anda açıklanan verilere göre Türkiye’de kayıp–kaçak oranı en iyi olan beşinci idareyiz. Bu rakamların denetlenmesi ve doğrulanması gerektiğini düşünüyoruz; çünkü açıklanan değerin arkasındayız ve şeffafız. Ancak %25 seviyesinden sonra düşüş sağlamak kolay değil; iyi bir yılda %1–1,5 iyileşme sağlanabiliyor. Bu nedenle sistemin yenilenmesi ana önceliğimiz. Kentin pek çok noktasında yatırımlarımız sürüyor.”
Atak: Su varlığıyla da yokluğuyla da bizleri sınadı
İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) İzmir Şube Başkanı Bengi Atak, bu yıl yaşanan su sıkıntısı ve sel felaketlerine değinerek, “Su, bazen fazlalığıyla bazen de yokluğuyla medeniyetimizi sınayan bir güç haline geliyor. Bu yalnızca İzmir’in değil, Türkiye’nin birçok kentinin ortak sorunu. Hepimizin birer yurttaş olarak alışkanlıklarını gözden geçirmesi, suyun değerini çok daha iyi bilmesi gerekiyor” ifadelerini kullandı.
Teknik analizler paylaşıldı
Programın ikinci oturumda Dokuz Eylül Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü’nden Dr. Yalçın Özdemir, İzmir’in tarihsel su yapılarının önemine dikkat çekti. İMO Su Kurulu Başkanı Dr. İlker Atış ise geçmişten bugüne içme suyu kaynaklarının gelişimini anlatarak kentin gelecekte karşılaşabileceği riskleri değerlendirdi. Üçüncü oturumda ise DEÜ’den Prof. Dr. Ali Gül, küreselden yerele iklim krizinin su kaynakları üzerindeki baskısını aktarırken, Doç. Dr. Cem Polat Çetinkaya ise su tahsisi, uyum ve mücadele yöntemleri üzerine teknik analizler paylaştı. Panel; uzman değerlendirmelerinin, katılımcı sorularının ve çözüm önerilerinin ele alındığı geniş katılımlı tartışma bölümüyle sona erdi.
TMMOB (Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği) İnşaat Mühendisleri Odası İzmir Şubesi’nin düzenlediği “İzmir’in Su Sorunları Paneli”, Tepekule Kongre Merkezi’nde yapıldı. Panele İZSU Genel Müdürü Gürkan Erdoğan, İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) İzmir Şubesi Başkanı Bengi Atak, İMO İzmir Şubesi yönetim kurulu üyeleri, İZSU bürokratları, akademisyenler ve uzmanlar katıldı. Panelin ikinci ve üçüncü oturumunda ise kentin içme suyu sistemi, iklim krizi, tarihi su yapıları ve sürdürülebilir su yönetimi üzerine kapsamlı değerlendirmelerde bulunuldu.
“Tahtalı Barajı’nın ömrünü uzattık”
Panelin ilk oturumunda konuşan İZSU Genel Müdürü Gürkan Erdoğan, İzmir içme suyu sisteminin mevcut durumunu ve 2025 yılı kuraklığına karşı yürütülen çalışmaları anlattı. Erdoğan, su arz güvenliğini güçlendirmek için hem acil önlemlerin hem de uzun vadeli stratejik yatırımların devrede olduğunu vurgulayarak, “Son yıllarda yüzeysel su kaynaklarında ciddi bir daralma yaşanıyor. Gördes Barajı artık tamamen tükenmiş durumda. Balçova Barajı küçük bir baraj ve o da fiilen boşaldı. Tahtalı Barajı’nda ise yaklaşık 3 milyon metreküp su kaldı. Buna rağmen İzmir’e kesintisiz su vermeyi sürdürüyoruz. Çünkü sıkça dile getirildiği gibi ‘İzmir’in 10 günlük suyu kaldı’ gibi hesaplar gerçeği yansıtmıyor. Bu hesaplar, barajdan her gün aynı miktarda su aldığımız varsayımına dayanıyor. Oysa biz yüzeysel kaynaklarımızı çok dengeli ve kontrollü biçimde kullanıyoruz. Kamuoyunda en çok sorulan sorulardan biri şu: ‘Neden yaz aylarında saat 23.00–05.00 arasında kesinti uyguladınız?’ Bu zaman dilimi, bizim su yönetimimizi optimize eden kritik bir araç oldu. Bu saatlerde talep çok yüksek olduğu için hattı korumak, basıncı dengelemek ve barajdan çektiğimiz suyu azaltmak adına planlı bir uygulama gerçekleştirdik. Gece saatlerinde tüketim düştüğünde büyük depolarımızı doldurduk; gündüz saatlerinde ise bu depolardaki suyu kullanarak barajların daha dengeli tüketilmesini sağladık. Bu sayede Tahtalı Barajı’nın ömrünü ciddi biçimde uzattık” dedi.
Kaçak kuyulara dikkat çekti
Kent için büyük önem taşıyan Sarıkız kaynaklarında şu anda saniyede yaklaşık 2 bin 500 litre su elde ettiklerini aktaran Erdoğan, “Bu kaynaklarımız il sınırları dışında olsa da, suyu arıtıp kent merkezine taşıyoruz. Su Kurulu’nun toplandığı dönemden itibaren ekiplerimiz bu bölgede 11 kuyuyu yeniledi. Bu kuyular İzmir’in su güvenliği açısından kritik bir katkı sağlıyor. Ancak tüm bu çabalara rağmen bölgede ciddi bir kaçak kuyu sorunu var. Gördes Barajı’ndan yıllardır sulama yapılamaması nedeniyle bölgede kaçak açılan kuyular hızla arttı. Bugün İzmir çevresinde ruhsatsız şekilde açılmış çok sayıda kuyu bulunuyor. Oysa bir sondaj kuyusunun açılabilmesi için DSİ’den izin alınması zorunlu. Ruhsatsız kuyular yer altı suyunun hızla düşmesine ve bizim kaynaklarımızın verim kaybetmesine neden oluyor” diye konuştu.
Yeni su kaynakları yaratılırken su tasarrufu sağlandı
Halkapınar’da sisteme dahil olmayan kuyuları devreye aldıklarını ve üç yeni kuyu daha açtıklarını, Güzelhisar Barajı’ndan saniyede 600 litre suyu Menemen–Buruncuk hattı üzerinden kent merkezine taşımaya başladıklarını aktaran Erdoğan, su tüketiminde kademesi olmayan tüm abone gruplarına kademe uygulaması getirdiklerini nisan–eylül döneminde yaptıkları değerlendirmede toplam su tüketiminde yaklaşık yüzde 12 oranında azalma görüldüğünü aktardı. Haziran ayından itibaren, ana hattın hayati noktaları hariç, tüm park-bahçe sayaçlarını devre dışı bırakarak bu alanlarda su tüketimini minimum seviyeye indirdiklerini anlatan Erdoğan, tüm bu çalışmalar sayesinde yaklaşık 25 milyon metreküp ilave su kaynağı yaratıldığını açıkladı. Aralık, ocak ve şubat aylarındaki yağışların önemine değinen Erdoğan, mevcut kuyuların büyük bölümünde verim düşüklüğü olduğunu, yenilenmesi için DSİ’den talepte bulunduklarını söyledi. Sarıkız Terfi İstasyonu’nu da yenilediklerini belirten Erdoğan, uzun vadede gri su sistemleri üzerinde de çalıştıklarına dikkat çekti.
Düvertepe ve Başlamış Barajı İzmir için çok önemli
Hazırlanan tüm master planlara ve geçmiş yıllardaki su yönetimi projeksiyonlarına bakıldığında böylesine sert bir kuraklık senaryosu öngörülemediğinin altını önemle çizen İZSU Genel Müdürü Erdoğan, “Örneğin İstanbul’a 6 farklı ilden su taşınıyor ve 20 milyonluk kente bu şekilde su sağlanıyor. Benzer bir yaklaşım İzmir için de düşünülebilirdi, çünkü kuraklık ihtimali her zaman var. Bugün yaşadığımız tablo, su yönetiminde bölgesel risklerin ne kadar kritik olduğunu bir kez daha gösteriyor. Eğer barajları konuşuyorsak, mutlaka Düvertepe Barajı’nı başlangıç noktası olarak ele almak gerekir. Çünkü bu barajlar çok büyük hacimli yapılar. Tahtalı veya Gördes ile kıyaslanabilecek ölçekteler. Zaman zaman Çamlı, Bostanlı veya Değirmendere barajları üzerinden tartışmalar açılıyor. Elbette bu barajların yapısal özellikleri ve bulundukları bölgeler açısından önemli işlevleri var. Ancak sonuçlara ve rezerv hacimlerine baktığımızda tablo çok net. Bostanlı Barajı, İzmir’in yalnızca 3–4 günlük su ihtiyacına karşılık gelebilecek büyüklükte. Çamlı Barajı ise yaklaşık 8–9 günlük su sağlayabilecek rezerv kapasitesine sahipt. Bu nedenle Çamlı Barajı özellikle Yarımada bölgesinde yaşanan su kısıtını karşılamak adına elbette değerlidir fakat İzmir’in bütününe hizmet eden büyük ölçekli kaynaklar değildir. İzmir için kritik anlam taşıyan, gelecekte kesinlikle konuşmamız gereken iki baraj vardır. Düvertepe Barajı ve Başlamış Barajı. Bu iki baraj, kentin uzun vadeli su güvenliği açısından asıl belirleyici potansiyele sahip yatırımlardır” dedi.
“İzmir’de kayıp kaçak oranı yüzde 25’de”
Gelen sorulara da cevap veren İZSU Genel Müdürü Gürkan Erdoğan , su kayıp ve kaçak oranları ile ilgili de bilgi verdi. Bu oranın kent merkezinde yüzde 24,9, İzmir genelinde ise yüzde 25,8 seviyesinde olduğunu, son bir yılda özellikle kent merkezinde belirgin bir iyileşme sağlandığını aktaran Erdoğan, şunları söyledi:
“Bu oran Türkiye ortalamasıyla ve uluslararası göstergelerle karşılaştırıldığında oldukça iyi bir seviyedir. Nitekim Avrupa Birliği ortalaması da %25 civarındadır. Bakanlığın 2028 hedefi tüm idarelerin %25’in altına inmesidir. Şu anda açıklanan verilere göre Türkiye’de kayıp–kaçak oranı en iyi olan beşinci idareyiz. Bu rakamların denetlenmesi ve doğrulanması gerektiğini düşünüyoruz; çünkü açıklanan değerin arkasındayız ve şeffafız. Ancak %25 seviyesinden sonra düşüş sağlamak kolay değil; iyi bir yılda %1–1,5 iyileşme sağlanabiliyor. Bu nedenle sistemin yenilenmesi ana önceliğimiz. Kentin pek çok noktasında yatırımlarımız sürüyor.”
Atak: Su varlığıyla da yokluğuyla da bizleri sınadı
İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) İzmir Şube Başkanı Bengi Atak, bu yıl yaşanan su sıkıntısı ve sel felaketlerine değinerek, “Su, bazen fazlalığıyla bazen de yokluğuyla medeniyetimizi sınayan bir güç haline geliyor. Bu yalnızca İzmir’in değil, Türkiye’nin birçok kentinin ortak sorunu. Hepimizin birer yurttaş olarak alışkanlıklarını gözden geçirmesi, suyun değerini çok daha iyi bilmesi gerekiyor” ifadelerini kullandı.
Teknik analizler paylaşıldı
Programın ikinci oturumda Dokuz Eylül Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü’nden Dr. Yalçın Özdemir, İzmir’in tarihsel su yapılarının önemine dikkat çekti. İMO Su Kurulu Başkanı Dr. İlker Atış ise geçmişten bugüne içme suyu kaynaklarının gelişimini anlatarak kentin gelecekte karşılaşabileceği riskleri değerlendirdi. Üçüncü oturumda ise DEÜ’den Prof. Dr. Ali Gül, küreselden yerele iklim krizinin su kaynakları üzerindeki baskısını aktarırken, Doç. Dr. Cem Polat Çetinkaya ise su tahsisi, uyum ve mücadele yöntemleri üzerine teknik analizler paylaştı. Panel; uzman değerlendirmelerinin, katılımcı sorularının ve çözüm önerilerinin ele alındığı geniş katılımlı tartışma bölümüyle sona erdi.
22:37






